Hava Durumu

#Kuraklık

Haberler Güncel Haber Gündem Haberler | habergüncel.com.tr - Kuraklık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kuraklık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bursa'da barajlardan sevindirici haber... İkinci duyuruya kadar su kesintileri uygulanmayacak! Haber

Bursa'da barajlardan sevindirici haber... İkinci duyuruya kadar su kesintileri uygulanmayacak!

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, geçtiğimiz günlerde etkili olan yağışların barajlardaki doluluk oranını artırması sonucunda planlı su kesintilerinin ikinci bir duyuruya kadar uygulanmayacağını açıkladı. BURSA (İGFA) - İklim değişikliğine bağlı kuraklık nedeniyle barajlardaki doluluk oranlarının kritik seviyelere düşmesi sonucu başlatılan planlı su kesintileri, son yağışlarla birlikte geçici olarak durdurulmuştu. 28-29-30 Ekim tarihlerinde su kesintisi yapılmayacağını daha önce duyuran Başkan Mustafa Bozbey, yapılan son değerlendirmeler doğrultusunda bu kararın uzatıldığını belirtti. “KENTİMİZDE ETKİLİ OLAN YAĞIŞLAR BARAJ DOLULUK ORANLARINI ARTIRDI” Bilinçli su tüketiminin önemini bir kez daha hatırlatan Başkan Bozbey, planlı su kesintilerine gösterdikleri duyarlılıktan dolayı Bursalılara teşekkür etti. Son günlerde etkili olan yağışların baraj doluluk oranlarını önemli ölçüde artırdığını açıklayan Başkan Bozbey, "Bu olumlu gelişme sayesinde 28-29-30 Ekim tarihleri için planlı su kesintilerini kaldırmıştık. Bugün yaptığımız değerlendirme sonucunda da yağışların bu şekilde devam etmesi halinde ikinci bir duyuruya kadar su kesintilerini uygulamama kararı aldık. Ancak kentimizin su tüketimi, yağışların seyri ve hemşehrilerimizin tasarruf konusundaki duyarlılığı yakından takip edilmeye devam edilecek. Su tüketimi konusunda duyarlı davranan tüm hemşehrilerime bir kez daha teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Ekolojik Tehdit Raporu 2025: Aşırı yağış-kuraklık döngüleri yeni çatışma katalizörü Haber

Ekolojik Tehdit Raporu 2025: Aşırı yağış-kuraklık döngüleri yeni çatışma katalizörü

Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) tarafından yayımlanan Ekolojik Tehdit Raporu'na göre, dünya genelinde yağış dağılımlarının değişmesi çatışma riskini artırıyor. Dünyadaki her dört kişiden biri mevsimsellikte orta ila yüksek düzeyde artış yaşayan bölgelerde yaşıyor. Özellikle Sahra Altı Afrika'da hızlı nüfus artışı ve azalan su kaynakları tarımsal stresi tetiklerken, küresel su paylaşımı da raporda kritik bir konu olarak öne çıktı. ACCESS Newswire / LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK (İGFA) - Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) tarafından yayımlanan yeni araştırma, değişen yağış modellerinin dünya genelinde çatışma risklerini önemli ölçüde artırdığını ortaya koyuyor. Bugün açıklanan Ekolojik Tehdit Raporu 2025 (ETR), yağışların yıl içinde daha az aya yoğunlaştığı bölgelerde, daha dengeli dağıldığı bölgelere kıyasla çatışma kaynaklı ölüm oranlarının belirgin şekilde daha yüksek olduğunu ortaya koydu. TEMEL BULGULAR • Yağışlı ve kurak mevsimlerin giderek daha aşırı hale geldiği bölgelerde, çatışmaya bağlı ölümler diğer bölgelere göre ortalama 4 kat daha fazla. • 2024 yılında, 163 ülkede doğal afetler 45 milyon kısa vadeli iç göçe yol açarak, 2008'den bu yana kaydedilen en yüksek sayıya ulaştı. • Amazon’un batı kesimlerini de içeren Batı Brezilya, dünyadaki en keskin ekolojik tehdit artışlarından birini yaşadı. Bölgedeki sıcaklıklar küresel ortalamanın iki katı hızla artarken, bu durum kuraklık ve orman yangınlarını tetikledi. • Sahra Altı Afrika, dünyanın en ciddi ekolojik baskılarını yaşıyor; Nijer, en kötü ETR skoruna sahip ülke olarak öne çıktı. • Orta ve Batı Avrupa, 2019’daki olağandışı kurak iklim koşullarının ardından genel olarak normale dönüşü temsil eden önemli iyileşmeler kaydetti. • Su savaşlarına dair endişelere rağmen, modern çağda sadece su nedeniyle çıkan devletler arası bir savaş yaşanmadı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, en az 157 uluslararası tatlı su antlaşması imzalandı ve bu antlaşmalar ülkeler arası iş birliği için örnek teşkil ediyor. • Bu yaklaşım, nükleer caydırıcılık modeline benzetiliyor: her iki durumda da, yıkım tehdidi pragmatik iş birliğini teşvik ediyor. Su tedarikinin yok olması, toplumsal çöküşü beraberinde getirebilir. Yaklaşık 2 milyar insana denk gelen her 4 kişiden 1'i mevsimsellikte orta ila ciddi düzeyde artış görülen bölgelerde yaşıyor. Yağışlı mevsimler daha kısa ve yoğun hale gelirken, kurak dönemler daha uzun ve şiddetli oluyor. Bu değişimler, tarımsal döngüleri bozuyor ve geçimini mevsimsel yağışlara dayandıran milyarlarca insan için belirsizliği artırıyor. ETR, 172 ülke ve bölgedeki 3 bin 125 alt-bölgeyi kapsıyor ve dünya nüfusunun %99’undan fazlasını temsil ediyor. 2019–2024 arasında 96 ülkede skorlar kötüleşirken, 74 ülkede iyileşme kaydedildi. SAHRA ALTI AFRİKA ÇOKLU KIRILMA NOKTALARINA YAKLAŞIYOR Sahra Altı Afrika’da çatışma riski, mevsimsellikteki artışın hızlı nüfus büyümesiyle birleşmesi durumunda keskin şekilde yükseliyor. Belirsiz yağışlar tarımsal stresi tetiklerken, demografik baskılarla birleştiğinde toprak, su ve gıda üzerindeki rekabet hızla yoğunlaşıyor. Zayıf yönetişim ve çözülememiş toplumsal kırgınlıkların olduğu bölgelerde bu bileşim patlamaya hazır bir karışım haline geliyor. Doğu Afrika’daki Karamoja Kümesi bu durumu örnekliyor. Toplam yağış nispeten sabit kalsa da zamanlaması daha öngörülemez hale geldi; bu da hem kuraklık hem taşkın risklerini artırarak daha fazla çatışmaya yol açtı. Ekili arazilerin yalnızca %2’sinin sulandığı bölgede (küresel ortalama %20), topluluklar bu şoklara son derece açık durumda. 2019’dan bu yana artan yağış mevsimselliği, yıllar süren görece barışın ardından pastoralist şiddetinde yeniden yükselişle çakıştı. Raporla ilgili değerlendirmede bulunan Ekonomi ve Barış Enstitüsünün Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Steve Killelea AM, “Yağış mevsimselliği giderek güçlü bir çatışma katalizörüne dönüşüyor. Yağışlar az sayıda aya yoğunlaştıkça, çatışma kaynaklı ölümler keskin biçimde artıyor. Sahra Altı Afrika’da hızlı nüfus artışı bu etkiyi büyütüyor ve öngörülemez mevsimleri toprak, su ve gıda için rekabete dönüştürüyor. Sorun su kıtlığı değil; onu yakalayamamak ve dağıtamamak. Sahra Altı Afrika’daki tarım arazilerinin yalnızca yüzde 2’si sulanıyor; bu oran küresel ortalamada yüzde 20” diye konuştu. SU EŞİTSİZLİĞİ VE ALTYAPI AÇIĞI Dünyanın yenilenebilir tatlı su kaynakları sınırlı ve giderek daha eşitsiz dağılıyor. 295 alt-bölge çok yüksek su riski, 780 alt-bölge ise yüksek su riski altında; bu da yaklaşık 1,9 milyar insanı etkiliyor. Yüksek gelirli ülkeler 2000 yılından bu yana kişi başına su kullanımını yaklaşık üçte bir oranında azaltırken; düşük gelirli ülkelerde nüfus artışı, toplam su çekimini artırıyor ve kişi başına düşen su miktarını düşürüyor. Sahra Altı Afrika’daki kişi başına su kullanımı, 2000’deki 113 metreküpten 2022’de 89 metreküpe gerileyerek küresel ortalamanın beşte birinin altına düştü. Sonuç: sınırlı su kaynakları üzerindeki baskı artarken, çiftlikler, sanayi ve haneler arasındaki rekabet yoğunlaşıyor ve çatışma riski büyüyor. Sahra Altı Afrika, dünyanın en düşük sulama oranlarına sahip bölge. 34 milyon hektarlık araziyi sulamak, bölgenin yıllık yenilenebilir su kaynaklarının yalnızca %6’sını gerektiriyor. Bu konuda değerlendirmede bulunan Steve Killelea, “COP30, sürdürülebilirlik ve barış için temel teşkil eden iklime dayanıklı su sistemlerine yatırım önceliği vermelidir. Nasıl nükleer antlaşmalar yok oluş riskini azalttıysa, su konusunda uluslararası iş birliği de ekolojik çöküş riskini azaltabilir. Her iki örnek de hayatta kalmanın üstünlükten çok ortak sorumluluğa bağlı olduğunu gösteriyor.” dedi. DEVLETLERARASI SU İŞ BİRLİĞİ Popüler söylemler, özellikle sınır aşan nehir ve göl havzalarında yaklaşan “su savaşları”na dikkat çekmişti. Ancak ETR verileri bunun doğru olmadığını gösteriyor. Paylaşılan nehirler üzerinde anlaşmazlıklar yaşansa da modern çağda su yüzünden çıkmış bir savaş yok. Bu durum, başarılı devletlerarası su iş birliği modellerinin önemini artırıyor. Çatışmaların arttığı bir çağda, devletlerin neden su paylaşımı konusunda bu kadar başarılı olduklarını anlamak, gelecekteki çatışmaların önlenmesi için yol haritası sunabilir. Hindistan ve Pakistan’ın paylaştığı İndus Nehri Havzası, buna örnek teşkil ediyor. Siyasi gerilimlere, askerî tansiyona ve tekrarlayan krizlere rağmen, su paylaşımı sürüyor. Su anlaşmaları, ülkeleri kısa vadeli politik çekişmelerin ötesine bakmaya, uzun vadeli ortak çıkarlara yönelmeye teşvik ediyor. BÖLGESEL ANALİZ Sahra Altı Afrika hâlâ dünyanın en şiddetli ekolojik baskılarını yaşıyor. Ancak Lesotho, Ruanda, Eritre ve Esvatini gibi bazı güney ve doğu Afrika ülkeleri, yağış koşullarındaki iyileşmeyle son beş yılda su risklerinde belirgin azalma kaydetti. Buna karşılık, Tunus, Fas ve Cezayir gibi kuzeybatı Afrika ülkeleri, aynı dönemde ETR skorlarında en büyük bozulmayı yaşadı; 2019’daki olağandışı olumlu iklim koşulları, artan kuraklık ve sıcaklıklarla tersine döndü. Orta ve Batı Avrupa, 2019’daki aşırı kuraklığın ardından normale dönüşü temsil eden dikkat çekici iyileşmeler kaydetti. KAYNAK: Ekonomi ve Barış Enstitüsü

CHP’li Baran Yazgan’dan çeltik için araştırma önergesi Haber

CHP’li Baran Yazgan’dan çeltik için araştırma önergesi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan, Edirne başta olmak üzere Trakya’daki çeltik üretimine ilişkin sorunların ve çözüm önerilerinin tespit edilmesi, vahşi sulama yönteminin etkileri ile alternatif sulama yöntemlerinin araştırılması, devlet desteklerinin gözden geçirilmesi için TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi sundu. SÜLEYMAN BEZBAŞ EDİRNE (İGFA) - Ahmet Baran Yazgan, ayçiçeğinin ardından çeltik üretimini de TBMM gündemine taşıdı. Edirne’nin çeltik üretiminde başı çektiğini verilerle ortaya koyan ve çeltik üretiminin yaklaşık yüzde 40’ını Edirne’nin karşıladığını vurgulayan Yazgan, “Edirne’nin İpsala, Meriç ve Uzunköprü gibi ilçeleri özellikle verimli çeltik ovalarına sahiptir. Nitekim yalnızca İpsala ilçesi, tek başına Türkiye çeltik üretiminin yaklaşık yüzde 18,6’sını gerçekleştirmiştir. Bu veriler Edirne ve çevresinin çeltik tarımındaki kritik ağırlığını açıkça ortaya koymaktadır” dedi. ‘GIDA ARZ GÜVENLİĞİ’ VURGUSU Tüketim artışı, kuraklık ve ekim alanı daralması gibi etmenlerin ithalat ihtiyacı doğurduğunu kaydeden Yazgan, “Bu tablo, çeltik tarımında yaşanan sorunların milli gıda arz güvenliği açısından önemini ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı. Çeltik üretiminin uzun yıllardır vahşi sulama yöntemiyle yapıldığına dikkat çeken Yazgan, “Bu geleneksel yöntem, yüksek su tüketimi ile karakterizedir. Uzmanların belirttiğine göre 1 kilogram çeltik üretmek için en az 1000 ila 1200 litre su tüketilmektedir. Trakya bölgesinde sadece bir üretim sezonunda çeltik tarlalarını sulamak için gereken su miktarının en az 178 – 214 milyon metreküp civarında olduğu hesaplanmaktadır. Özellikle Meriç, Tunca ve Ergene nehirleri havzalarında çeltik tarımı suya yoğun şekilde bağımlıdır. Ancak iklim değişikliği, kuraklık ve su kaynaklarının giderek daralması, sulama yöntemlerinde değişim ihtiyacını gündeme getirmiştir” dedi ‘DESTEKLER HAYATİ ÖNEMDE’ Vahşi sulama dışındaki yöntemlerin de çeltik üretiminde kullanılabileceğine işaret eden Yazgan, şunları kaydetti: “İklim kriziyle birlikte su kıtlığı riski artarken, çeltik üretiminin sürdürülebilirliği için su verimliliği şart hale gelmiştir. Bu alanda daha kapsamlı araştırmalar yapılarak, damla sulama veya kontrollü sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması için gereken adımlar belirlenmelidir. Vahşi sulamanın çevresel sonuçları ile modern yöntemlerin sağlayacağı çevresel faydalar bilimsel verilerle ortaya konulmalıdır. Öte yandan, çeltik üreticileri özellikle son birkaç yılda artan girdi maliyetlerinin baskısı altındadır. Tarımsal girdi fiyatlarındaki hızlı artış, üretim maliyetini ciddi ölçüde yükseltmiştir. Artan maliyetler ekim kararlarını da etkilemektedir. Bu zor koşullarda çiftçi destekleri hayati önem kazanmaktadır. Edirne ve Trakya’nın çeltik üretimindeki payı ve stratejik konumu dikkate alındığında, bölgedeki sorunların araştırılması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca devlet desteklerinin etkinliği ve ihtiyaçlar araştırılmalıdır. Fark ödemesi desteğinin artırılması, girdi desteklerinin enflasyon karşısında erimemesi için düzenli güncellenmesi önemlidir. Sonuç olarak, Edirne ve Trakya’daki çeltik üretiminin durumu sadece bölgesel bir tarımsal konu değil, Türkiye’nin gıda arz güvenliği ve su kaynaklarının yönetimiyle de yakından ilgilidir.”

İzmir'de İZSU’dan 9 aylık Z raporu Haber

İzmir'de İZSU’dan 9 aylık Z raporu

İzmir’de su ve altyapı yatırımları hız kazandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü 2025 yılının ilk 9 ayında 30 ilçede toplam 3 milyar 211 milyon liralık yatırım gerçekleştirdi. 248 kilometre uzunluğunda yeni içme suyu hattı döşenirken, 360 kilometre uzunluğunda içme suyu hattı yenilendi. İZMİR (İGFA) - “Sürdürülebilir İçme Suyu Yönetimi”, “İklim Değişikliğine Uyum ve Dirençli Altyapı”, “Çevreye Duyarlı Atık Su Yönetimi” çerçevelerinde çalışmalarını sürdüren İZSU, 2025 yılının ilk 9 ayında önemli yatırımlara imza attı. Küresel iklim krizi ve kuraklık tehdidinin en çok hissedildiği kentlerden biri olan İzmir’de, altyapı yatırımlarıyla su kaynaklarını koruma yolunda kritik adımlar atıldı. İZSU Genel Müdürlüğü, 9 ayda 3 milyar 211 milyon liralık yatırım yaptı. 248 kilometre yeni içme suyu hattı döşenirken, 360 kilometre uzunluğunda içme suyu hattı yenilendi. Böylelikle birçok noktaya sağlıklı içme suyu ulaştırılırken kayıp-kaçak oranı düşürüldü. Yeni içme suyu kaynakları tesis etme çalışmaları kapsamında 78 su kuyusu açıldı. Arıtma tesislerindeki büyük kapasite artışları, kuraklığa karşı alınan önlemler ve altyapı çalışmalarıyla İzmir’in geleceği güvence altına alınıyor. İZSU 2025 yılında Küçük Menderes Havzası’nda çevre kirliliğini önlemek ve havzayı korumak için ilçeye hizmet eden Torbalı İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin kapasitesini yaklaşık 3 kat artırarak günde 21 bin metreküpten 57 bin metreküpe çıkardı. 450 milyon liralık yatırımla Torbalı’daki Ayrancılar–Yazıbaşı Atık Su Arıtma Tesisi’nin kapasite artış çalışmaları büyük oranda tamamlandı. Açılışı için gün sayılan tesiste günde 25 bin metreküp atık su arıtılacak. İzmir’in en büyük üçüncü arıtma tesisi Küçük Menderes Havzası’ndaki kirlilik riskinin ortadan kaldırılması açısından büyük önem taşıyor. TEMİZ KÖRFEZ İÇİN GÜÇLÜ ADIM Körfez’in yeniden nefes alması amacıyla yürütülen çalışmalar, 2025’te hız kazandı. Çiğli Arıtma Tesisi’nin dördüncü fazının inşaatı ile birlikte tesisin kapasitesi arttı. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin atık su arıtmada lideri olan İzmir’in arıtma altyapısı, körfez ekosisteminin korunmasında büyük rol oynuyor. Ayrıca Körfez tarama çalışmalarında da 9 ayda 400 bin metreküplük tarama yapıldı ve Körfez’in temizliğine yönelik büyük bir adım daha atıldı. BİRLEŞİK SİSTEM AYRIŞTIRILIYOR VE SU BASKINLARININ ÖNÜNE GEÇİLİYOR İzmir’in her noktasını modern altyapıya kavuşturmak için kesintisiz çalışan İZSU Genel Müdürlüğü, birleşik sistemle çalışan yağmur suyu ve atık su kanallarını ayrıştırma çalışmalarına da devam ediyor. Buca, Bornova, Konak, Karşıyaka, Bayraklı, Karabağlar, Çiğli ve Kemalpaşa’da devam eden çalışmalar kapsamında en çok taşkın problemi yaşanan muhtelif bölgelerde toplam 26 kilometre uzunluğunda yağmur suyu ve atık su hattı ayrıştırıldı. Devam eden çalışmalarla birlikte hem hatlardaki yük hafifletilerek Körfez’in temizliğine katkı sağlanacak hem de aşırı yağışlardaki su baskınlarının önüne geçilecek. İZSU Genel Müdürlüğü, hem öz kaynaklarıyla hem de Dünya Bankası kredileriyle yapacağı büyük altyapı yatırımlarının yanı sıra, metropol ilçelerde yer alan atık su hatlarının da yenilemeye devam ediyor. İlk 9 ayda 88 kilometre atık su hattı imalatı ile bakım-onarımı yapılırken, 921 kilometre uzunluğunda kanal hattı temizlendi. İZSU’nun yatırımları Dünya Bankası kredisi ile ihaleleri tamamlanan üç büyük yatırımla hız kazanacak. Yeni kent merkezi olarak öne çıkan Çınarlı, Ege, Umurbey, Adalet mahalleleri ve çevresi ile Konak-Karabağlar bölgesinde yapılacak olan yatırımlarla yüzbinlerce kişinin yaşadığı büyük bir bölgenin altyapı sorunu çözülecek. İZSU yetkilileri, raporda öne çıkan yatırımların yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin su hakkını da güvence altına almak için yapıldığını vurguladı. Kent genelinde yürütülen projeler, İzmir’i “iklim değişikliğine uyum sağlayan, sürdürülebilir ve çevre dostu bir şehir” konumuna taşımayı amaçlıyor. Kentin dört bir yanında eş zamanlı yürütülen projeler, İzmir’in gelecekte yaşanabilir, sağlıklı ve güvenli bir şehir olması için atılmış en güçlü adımlardan biri olacak.

ASKON Konya, tarım ile sanayiyi aynı masada buluşturdu Haber

ASKON Konya, tarım ile sanayiyi aynı masada buluşturdu

ASKON Konya Şubesi’nin düzenlediği programda konuşan PANKOBİRLİK Genel Başkanı Ramazan Erkoyuncu, tarım ve sanayinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini vurgulayarak, “Tarımsal sanayi güçlü olmalı. Çünkü tarımdaki her zafiyet, doğrudan sanayiye yansır” dedi. KONYA (İGFA) - Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Konya Şubesi tarafından düzenlenen “Tecrübe Paylaşımı ve Hasbihal” programının konuğu, PANKOBİRLİK Genel Başkanı ve Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Erkoyuncu oldu. ASKON Konya Şube Başkanı Yusuf Çimen’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen programda, iş dünyası temsilcileri ve sanayiciler geniş katılım gösterdi. Programın açılışında konuşan Başkan Çimen, ASKON olarak Konya’nın üretim, sanayi ve tarım potansiyeline yönelik farkındalık oluşturacak buluşmalar gerçekleştirdiklerini belirterek, “Bugün de şehrimizin en önemli değerlerinden biri olan PANKOBİRLİK’in Genel Başkanı Sayın Ramazan Erkoyuncu’yu ağırlamaktan onur duyuyoruz” dedi. “TARIMDA GERİLEME OLURSA SANAYİ DE ETKİLENİR” Tarımda yaşanan kuraklık ve belirsizliklerin sanayiye de yansıdığını vurgulayan Erkoyuncu, şunları söyledi: “Sanayide ilerliyoruz ama tarımda maalesef susuzlukla birlikte bir gerileme hissediliyor. Eğer tarımda bir zafiyet oluşursa bunu en çok biz hissederiz. Çünkü tarıma dayalı sanayi bu zincirin tam merkezindedir. Tarımda güçlü olmazsak, sanayide de sürdürülebilir başarıdan söz edemeyiz.” Erkoyuncu, kooperatiflerin Türkiye ekonomisinde önemli bir denge unsuru olduğunu ifade ederek, “Konya ve Kayseri bu anlamda örnek illerdir. Bu kurumların iyi yönetilmesi sadece üreticinin değil, ülke ekonomisinin geleceği açısından da büyük önem taşıyor” dedi. TOP ATSALAR DEVRİLMEZ Türkiye’nin en büyük çiftçi kuruluşlarından biri olan Konya Şeker’in gündeminde üretim ve yatırım olduğunu söyleyen Başkan Ramazan Erkoyuncu, “Bunu daha önce de birçok defa ifade etmiştim. Bizim ana işimiz gıda. Öyle sağlam bir temeli var ki Konya Şeker’in top atsalar yıkılmaz, devrilmez. Ama bu kurumun enerjisi enerji alanında sıkıntı yaşadı. Ekonomik olarak yıprandı. Ama dediğim gibi sapasağlam temeller üzerine kurulu bir yapısı var. Ben yahut bir başkası fark ermez. Bu kurum top atsalar devrilmez” ifadelerini kullandı. “ENERJİMİZİ TARIM VE GIDADA BÜYÜMEYE HARCAYACAĞIZ” PANKOBİRLİK’in stratejik hedeflerinden de bahseden Erkoyuncu, “Tedarik zincirimizi ve pazarlama ağımızı sürekli iyileştiriyoruz. Alanımız olmayan konularda enerji harcamak yerine, bildiğimiz ve güçlü olduğumuz alanlarda; yani tarımda ve gıdada büyümeye odaklanacağız” ifadelerini kullandı. Program sonunda Ramazan Erkoyuncu’ya Fahri ASKON Üyeliği Beratı ile kendisi adına Gazze’ye yapılan bağışın beratı takdim edildi.

CHP'li Sarıbal: Pamukta alım fiyatları 40 TL'nin altına düşmeli Haber

CHP'li Sarıbal: Pamukta alım fiyatları 40 TL'nin altına düşmeli

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, pamuk üretimindeki düşüş ve maliyetlere dikkat çekerek, pamuk alım fiyatının en az 40 TL olması gerektiğini, aksi halde ithalatın artacağını ve yerli üreticinin zarar göreceğini belirtti. Gümrük Birliği'ni eleştiren Sarıbal, Bursa’daki su krizi üzerinden yaşanan ekolojik yıkımı da anlattı. BURSA (İGFA) - CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, pamuk üretiminde yaşanan düşüşe ve çiftçilerin artan maliyet yüküne dikkati çekti, pamuk alım fiyatının en az 40 TL olması gerektiğini vurguladı. Pamuk hasadı GAP, Çukurova ve Ege bölgelerinde başlarken, bu yıl kuraklık nedeniyle verimin ciddi ölçüde düştüğünü, üreticilerin ise düşük fiyatlar karşısında ayakta kalmakta zorlandığını ifade eden Sarıbal, “AK Parti döneminde toplam pamuk ihracatı 2,2 milyon ton, ithalat ise 18,8 milyon ton oldu. İhracattan 4,2 milyar dolar gelir sağlanırken, ithalat için 33,8 milyar dolar ödendi. Sadece 2025 yılında 800 bin ton ithalat yapıldı, 1 milyon 357 bin dolar ödendi. Çiftçi emeğinin karşılığını alamazsa pamuk üretiminden uzaklaşacak, ithalat daha da artacaktır” dedi. Pamukta yaşanan istikrarsızlığın nedenlerinden birinin de üretici örgütlerinin güç kaybetmesi olduğunu söyleyen Sarıbal, Tariş, Çukobirlik ve Antbirlik gibi kooperatif birliklerinin kamu desteği eksikliği nedeniyle piyasadaki etkilerini kaybettiğini ifade etti. 2024/2025 sezonunda 467 bin hektar alandan 830 bin ton lif pamuk elde edildiğini, ancak ABD Tarım Bakanlığı’nın raporuna göre bu yıl üretimin yüzde 19 düşerek 700 bin tona gerileyeceğini ifade eden Milletvekili Sarıbal, bu gerilemede düşük fiyatlar, yetersiz su kaynakları ve artan kuraklık gibi nedenlerin etkili olduğunu kaydetti. GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASI YENİDEN ELE ALINMALI Pamukta dış ticaret dengesinin Türkiye aleyhine olduğunu belirten Sarıbal, “AKP döneminde toplam pamuk ihracatı 2,2 milyon ton, ithalat ise 18,8 milyon ton oldu. İhracattan 4,2 milyar dolar gelir sağlanırken, ithalat için 33,8 milyar dolar ödendi. Pamuk, AB-Gümrük Birliği kapsamında sanayi ürünü olarak işlem görmekte ve gümrük vergisinden muaf tutulmaktadır. Bu nedenle yerli üretici korunamamakta, pamukta dışa bağımlılık artmaktadır. Gümrük Birliği Anlaşması yeniden gözden geçirilmeli ve pamuk tarım ürünü statüsünde değerlendirilmelidir” dedi. TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ MERAK EDEN BURSA’YA BAKSIN! Öte yandan AK Parti’nin Meclis’e sunduğu Milli Parklar ve Kültür Alanlarını Düzenleyen Kanun Teklifine değinen Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Teklifin özellikle 5. maddesi, doğa koruma ilkelerini zayıflatabilecek ifadeleriyle dikkat çekiyor. Bu düzenleme, korunan alanlarda kamu yararı bahanesiyle doğa koruma ilkelerinin istisnalarla delinmesine zemin hazırlıyor. Bu maddeyle milli parkın içinde otel, spa, dinlenme tesisi gibi yapılar, ‘termal su kullanımı’ bahanesiyle inşa edilebilir. Böylece korunan alanların ekolojik bütünlüğü, su döngüsü ve doğal habitatı ciddi biçimde tehdit altına girer” diye konuştu. Bursa’daki su krizi üzerinden yaşanan ekolojik yıkımı da anlatarak “Bursa’nın barajlarını besleyen su havzaları maden ve sanayiyle delik deşik edildiğini öne süren Milletvekili Sarıbal, "Uludağ’ın suları şirketlerin tesislerine indirildi. ‘Su şehri’ Bursa, suyu en pahalı kullanan şehir haline geldi. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 0,5’e düştü, kent 12 saatlik su kesintileriyle yaşıyor. Bu yalnızca Bursa’nın değil, Türkiye’nin geleceğinin fotoğrafıdır. Çünkü suyun olmadığı yerde tarım, tarımın olmadığı yerde yaşam yoktur" diye konuştu.

Bursa'da Gökdere için güç birliği Haber

Bursa'da Gökdere için güç birliği

Bursa Büyükşehir Belediyesi, olası taşkın ve sel baskınlarının önüne geçmek amacıyla kent merkezinden geçen dereleri kışa hazırlıyor. Bu kapsamda Osmangazi ve Yıldırım Belediyeleri ile BUSKİ ekipleri güç birliği yaparak Gökdere’de ‘daha temiz çevre’ için detaylı bir çalışma başlattı. BURSA (İGFA) - Son yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan kuraklık sonucu su kaynaklarında azalma yaşanırken, Büyükşehir Belediyesi her ihtimali göz önünde bulundurarak olası sel baskınlarının önüne geçmek amacıyla derelerde temizlik çalışmalarını kış öncesinde hızlandırdı. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi, BUSKİ Genel Müdürlüğü ve Kent Estetiği Şube Müdürlüğü ekipleri, Osmangazi ve Yıldırım Belediyeleri ile birlikte Gökdere’de temizlik faaliyeti başlattı. Ekipler, dere yatağında, yeşil alanlarda ve bağlantılı kaldırımlarda ayrıntılı temizlik çalışması yaptı. Dere yatağındaki çöpler titizlikle toplanırken, derenin genel temizliği de iş makineleriyle tamamlandı. Geri dönüşüm için toplanan atıklar ise ayrıca tasnif edildi. Yol süpürge araçları da çevre caddelerde bölgesel temizliğe destek verdi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, son yıllarda ciddi anlamda kuraklık yaşanmasına rağmen kış aylarındaki olası taşkınlara karşı gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Bursa Büyükşehir Belediyesi koordinasyonunda BUSKİ, Osmangazi ve Yıldırım belediyelerinin el ele vererek Gökdere’de önemli bir temizlik çalışması yürüttüğünü belirten Başkan Bozbey, kentin her noktasında Büyükşehir Belediyesi’nin hizmete devam ettiğini dile getirdi.

Başkan Bozbey: Yağışlar yeterli gelirse kesintiler sona erecek... Su sorununu kökünden çözeceğiz Haber

Başkan Bozbey: Yağışlar yeterli gelirse kesintiler sona erecek... Su sorununu kökünden çözeceğiz

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, suyun siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, kuraklık nedeniyle baraj doluluk oranlarının yüzde 0.70’e düştüğünü belirtti. Yağışlarla birlikte su kesintilerinin sona ereceğini ifade eden Bozbey, “Aldığımız kararlarla bu sorunu kökünden çözeceğiz” dedi. BURSA (İGFA) - Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Ekim ayı oturumunda kentin su durumu masaya yatırıldı. BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu, kuraklık nedeniyle Doğancı ve Nilüfer barajlarının doluluk oranının yüzde 0.70’e gerilediğini, kentin su ihtiyacının yüzde 40’ının barajlardan, yüzde 20’sinin Çınarcık Barajı’ndan, yüzde 35’inin yeraltı kuyularından karşılandığını açıkladı. Günlük su tüketiminin 480 bin metreküp olduğunu, ancak rezervlerin sadece 3 günlük suyu karşılayabileceğini belirtti. BARAJLARDA SU SEVİYESİ KRİTİK DÜZEYDE Subaşıoğlu, 2024’te baraj doluluk oranlarının aylara göre dramatik şekilde düştüğünü, 2025’te Nilüfer Barajı’nın tamamen boşaldığını söyledi. 2023’te 32 milyon metreküp olan barajlara giren su miktarı, 2025’te 460 bin metreküpe geriledi. Yağış miktarının da 2025’te metrekareye 229 milimetreye düştüğü belirtildi. ALINAN ÖNLEMLER VE PLANLI KESİNTİLER Kuraklığa karşı alınan önlemler kapsamında Çınarcık Barajı’ndan Dobruca Arıtma Tesisi’ne günlük 100 bin metreküp su taşındığı, 45 yeni derin su kuyusu açıldığı, Gemlik'ten Mudanya'ya su aktarımının başlatıldığını, yeşil alan sulamaları durdurularak kuyu suyu ve arasöz kullanımının artırıldığını söyleyen Subaşıoğlu, DSİ ile iş birliğiyle sulama göletlerinden Nilüfer Barajı’na su aktarımı sağlandığını, okullarda musluklara su tasarrufu aparatı takıldığını belirtti. Planlı su kesintilerinin 1 Ekim’den itibaren 12 saatlik periyotlarla uygulandığını ifade eden Subaşıoğlu, "Günlük 70 bin metreküp tasarruf hedefleniyor. Çınarcık Arıtma Tesisi inşaatı ise yüzde 63 tamamlandı, 2026’da bitecek" dedi. BOZBEY: “SORUNU KÖKÜNDEN ÇÖZECEĞİZ” Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise, su sorununun küresel kuraklık ve iklim değişikliğinden kaynaklandığını vurguladı. Çınarcık Barajı’ndan suyun 20 yıldır kente getirilmediğini eleştiren Bozbey, “Bypass hattıyla kesintileri 1 Eylül yerine 1 Ekim’e öteledik. BUSKİ’ye kaynak aktararak çalışmaları hızlandırdık. Bursalıların tasarruf hassasiyetine teşekkür ediyorum. Yağışlarla barajlar dolarsa kesintiler bitecek. Bu sorunu kökünden çözeceğiz” dedi. Meclis, gündem maddelerinin görüşülmesiyle sona erdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.